29 Aralık 2009 Salı

Roberto Carlos 1



17 Aralık 2009 Perşembe

Candan ERÇETİN : Kırık Kalpler Durağı




Tam 5 yıl ,5 ay,27 gündür Susuyorum..

Yaşıyorum,Görüyorum,Hissediyorum,Düşünüyorum,Yazıyorum ama Susuyorum..

Sanırım Artık birşeyler söylemenin zamanıdır....C.E.


Tam 128 gündür susuyorum..

Yaşamıyorum,Görmüyorum,Hissetmiyorum,Düşünmüyorum,Yazmıyorum ve Susuyorum..

Sanırım artık mükemmel bişeyler dinlemenin zamanı geldi....K.Y.

Dinlemek ve arkadaşlarınıza CD'sini armağan etmek için :
BURDAN..

21 Kasım 2009 Cumartesi

Pink Martini






Pink Martini adlı grup Lilly adlı muhteşem şarkılarıyla girdi hayatıma.Ondan sonrasını hatırlamıyorum zaten.Şu sıralar dördüncü albümleri olan 'Splendor In The Grass' ile raflarda boy gösteriyolar ve her albümlerinde olduğu gibi bunda da muhteşem şarkılar var.Şiddetle tavsiye edilir.Günün herhangi bir zaman diliminde keyfinizi yerine getirir.

Dinleyiniz,dinletiniz.itiraz eden,sevmedim diyen olursa bana gönderiniz.meşe odunum koltuğumun yanında.

Buyrun bu da 'Lilly'nin canlı performans klibi

11 Kasım 2009 Çarşamba

istanbul polisine performansa dayalı bonus sistemi


Bazılarınız belki görmüş geçirmiştir bu haberi ama ben detayları vermek istedim. [Haber]
puanlama sistemi aşağıdaki gibidir.
  • jop - 30 puan
  • tekme - 40 puan
  • aparkat - 45 puan
  • dipcikle vurmak - 45 + bonus 10 - 25
  • herhangi bir eklemi yaralamak - 50
  • silah kullanmak - 60
  • çöpe atmak - 200

uygulanan kişi suçlu ise extra bonus 20 puan değilse 15 puan. kaynak: P.S.Y.M. (polis seçme ve yerleştirme merkezi)
Polisleri
sevmem için bana ne olur 5 sebep söyleyin...

Alberto Gramsci

''Açık havadaki sadakatin krallığıdır futbol''
Alberto Gramsci

10 Kasım 2009 Salı

Robert Enke


Keşke hayata da bu resimde olduğu gibi hırsla asılsaydı,asılabilseydi.Ama nedenini anlayamayacağımız bir intihar vakasıyla sevenlerini yalnız bıraktı.Toprağı bol olsun.

Waiting For Godot


Bugün bu kitaptan sınavım vardı.Nasıl geçti diye sorarsanız:Beckett'a selam,Godot'yu beklemeye devam...

...


Bu sınav takvimini yapanın...

9 Kasım 2009 Pazartesi

laboratuvarda altın üreten iki türk


Lisedeki laboratuarımızda, insan vücudundaki elementler ve kaç gram olduğu yazılı olan bir resim panoda yer alıyordu. O gün insan vücudunda altın olduğunun farkına varmamla arkadaşa "olum bunu değerlendirip bir üretim çiftliği açalım oradan paraları kırarız..." diye…

Neyse işte o iki Türk ben ve kankam olabilirdi okuyucularım! Ama elimizden tutan olmadı.

[haber]

7 Kasım 2009 Cumartesi

Recep Tayyip Erdoğan ve YouTube




Youtube reklam paylarını; paylaşımlarıyla büyük kullanıcı kitlesine ulaşmış-ulaşacak kişilerle paylaşmayı düşünüyor. Hali hazırda krizden çıkma yöntemlerini araştıran Recep beyin Youtube yasağını kaldıracak düzenlemeler yaptıktan sonra Youtube vasıtasıyla halka seslenmesidir.

%47lik oy oranı küçümsenmemeli her türlü gelir kapısı düşünülmelidir. Ayrıca belirtmek isterim ki `alın verin ekonomiye can verin` olayından 10 kat daha etkili olacağı şüphesiz bir gerçek.

[www.cnnturk.com]

Bunların haricinde eğer Youtube para dağıtma olayına girerse Recep Bey' e de ek gelir sağlayacak. 6000 küsur arama sonucunda milyonlarca kez izlenme sayısına sahip. Kısaca Türkiye onu seviyor..

[arama sonuçları]

4 Kasım 2009 Çarşamba

Coca-Cola Aldatmacası



Çoğumuzun yıllardır süre gelen pazar alışkanlıkları büyük firmaların belirlediğini zaten bilirsiniz. Bu firmalardan biri de Coca-cola. Yok İsrail’ e yardım gidiyor yok tersten bakınca “ Muhammed yok” yazıyor yok sağlığa zararlı diye yıllarca dilden dile dolandı ama çoğunun fark edemediği bir gerçeği şimdi ben dile getireceğim. Buyurun..
  • 330 ml kutu 1,25 lira
  • 450 ml pet 1,40 lira
  • 1 l pet 1,50 lira
  • 1,5 l pet 1,75 lira
  • 2 l pet 2,00 lira
  • 2,5 l pet 2,25 lira
Gördüğünüz üzere ürünlerinin fiyatları birbirine en yakın olan içecek grubudur. Çünkü pazar stratejisi; insanların verebilecekleri maksimum parayı, vermelerine zorlanması üzerine kurulu. Nasıl mı? şöyle:

Coca-cola ürünlerinin üretim aşamasındaki birim maliyetleri neredeyse aynıdır ve en büyük masrafı ambalajlama kısmı tutar. İçtiğiniz kısmın maliyeti en yüksek olan bölümü kullanılan sudur. bu yüzden sadece 450ml kola üretmesi ile 2,5 l kola üretmesinin maliyetleri neredeyse eşittir. Toplam maliyetin büyük kısmını aslında reklam giderleri ve lojistik oluşturur. Lojistik maliyetler içinde dağıtım ağının güzel koordinasyonu sayesinde 1 tane 330ml kola ile 1 tane 2,5 l kolanın tüketiciye ulaştırılma maliyeti nerdeyse eşittir. Reklam maliyetleri ise genel olarak marka tanıtımı olduğu için bu ürünler üzerine genel merkez tarafından konulan pay, apayrı bir konudur. bu ön bilgiler ışığında düşünürsek:

Birim ürün maliyetleri birbirine çok yakın olduğundan, ürünlerin en pahalı olanının satılması hedeflenir. Bu hususta tüketicileri ihtiyaçlarından çok, cebindeki parayla en karlı olanı (sözde kardır bu) almaya yöneltir. örnek verecek olursak;1 litre tüketebilecek olan tüketici için 2,5 l kola ile 2 l kola arasında 50 kuruş, 1 l kola arasında 1 lira fark olduğunu düşünürsek tüketici 1 lira fazla verip 1,5 litre fazla kola alacağını düşünür, fakat ihtiyacından fazla aldığı için kola artacaktır ve israf olacaktır. Çünkü kolanın bilinen doğru dürüst saklama olanağı yoktur ve temel ihtiyaç gibi aynı büyüklükteki kola takip eden günlerde yine gene alınır. Tüketici aradaki ufak fiyat farklarıyla kandırılır ve ihtiyacından fazlasını almaya yöneltilir. Coca-cola tüketicilerin bu yöndeki eğilimini iyi kullanmakta ve bu şekilde karını maksimize etmektedir.

Aslında tüketicilerin bu eğilimini tek kullanan marka değildir Coca-cola, ama ilk başlatan ve en iyi kullananlardan biridir.


Demek o ki markette girdiğiniz vakit fiyat aralıkları arasındaki ufak farklara aldanarak değil, ihtiyaçlarınıza göre ürün satın alacağız.. boşu boşuna paramızı israf etmeyeceğiz.

26 Eylül 2009 Cumartesi

Aramasın Gözler..


Birileri Gelse,20 milyar paranızı alıp sizi 6 ay özgürlüğünüzden mahrum bıraksa....
(bu yazının devamı TCK:318-Halkı Askerlikten soğutma suçu kapsamına girebileceğinden kaleme alınmamıştır.)

25 Eylül 2009 Cuma

Oscar Wilde

''Bir kadın ne kadar uzun süre kızından 10 yaş genç gözüküyorsa,o kadar mutludur.''
OSCAR WILDE

Dünyayı kurtarma kararımı erteledim!!



Bu blogu açarken dünyayı en kısa zamanda kurtarma planlarının temellerini de yavaştan atmıştık Morpheus ile. Amma velâkin bunaldım okuyucularım! Seçilmiş kişi olarak her gün karşılaştığım sorunlar, bu köleleşmiş topluluğa laf anlatamama sıkıntısı beni bıktırdı. Çabuk pes ettiğimi düşünebilirsiniz ama inanın öle değil. Seçilmiş kişi olarak vatan haini, yobaz, fettocu, dinsiz her türlü yaftayı yedim ve fiziksel olmasa da mental bir yorgunluk var nihayetinde.

Kısaca özetlemek gerekirse dünyayı kurtarmayı erteledim!! Morpheus "gel etme neo! Sen seçilmiş elemansın yapma etme" dedi ama cıks.

Diyeceksiniz “peki ne yapacaksın neocan?”, balığa sardım valla 2-3 günde bir gidiyor kafamı dinliyorum süper bir meşgale. Bir süre böyle devam edecek gibi görünüyor zaten dünyayı kurtaracak olsam bile Türkiye’ye ellemem böyle yaşasın köleler.


Yarın akşam yine gidip süper güçlerimle denizdeki canavarlarla boğuşacağım öyleyse rast gelsin bana!!



21 Eylül 2009 Pazartesi

United:4 City:3





Teknik problemlerden dolayı maçın ikinci yarısını seyredebildim;fakat 45 dakika yetiyo futboldan zevk almak için.İkinci yarıyı özetlerden izlediğim ve internetten okuduğum kadarıyla tek bir kelimeyle özetlemek yeterli olacaktır:GIGGS.Bu futbol abidesi benim canlı izleyemediğim yıldızlar kervanına katıldı maalesef.Bundan sonra Türkiye'ye bir daha gelir mi?Kılacağım tüm namazlarda dua edeceğim.Tabi City için de bişeyler yazmak lazım.Arap şeyhinin parasıyla çok sağlam takım kurdular.Yıldırım Demirören gibi salak salak transfer yapmadılar para çok diye.Takımın iskeleti için para haracadılar ama ileride büyük başarılar gelecektir sabır gösterilirse.EPL'ye hayırlı olsun diyelim artık.Rekabetçi bir derbi daha kazandık.

R. Madrid:5 Xerez :0




İspanya Ligi'nde Geçen sene hezimete uğrayan,bu sene Barca'yı yakalamak için deli para harcayan takım haftaiçi oynadığı Şampyonlar Ligi maçından sonra ligde de rakibine 5 attı.Goller C. Ronaldo,Guti,V. Nistelrooy ve Benzema'dan.Ama hala Barca gibi futbol oynayabiliyo mu?Belki ilk yarı sonuna doğru oynayacak.Biraz daha beklemek lazım.

İzmir' in şirin tatil beldelerinde askerlik

Kasımda askere gidecek olan şahsımın ve benim gibi birkaç arkadaşın planladığı müthiş action. Genelkurmay ile konuştuk hallettik, sağ olsunlar kırmadılar ve fark ettim ki öle bahsedildiği gibi mantıksızlık filan da yok, tanıdım gayet iyi çocuklar.

İsterseniz siz de güzel bir dilekçe ile istediğiniz yeri belirtin ;ama söylemeliyim ki öle her yeri kabul etmiyorlar, bodrum kontenjanı dolmuş mesela.



20 Eylül 2009 Pazar

Hayırlı Bayramlar


Tüm İslam aleminin bayramı mübarek olsun.Sevenlerin biraraya gelmesi,her evde neşenin hüküm sürmesi dileğiyle...

19 Eylül 2009 Cumartesi

Örümcek Adam!!

Hey gidi örümcek adam ne hallerdesin

18 Eylül 2009 Cuma

Ferrari ürünlerini boykot çağrısı

Beni tanıyanlar bilir yakın zaman içinde bir Ferrari alma durumu söz konusu olmuş, istediğim modelin rengi olmadığı için galeri beni gereksiz yere bekletmişti. Bunun üzerine ben de Ferrari ürünlerini boykot kararı almış ve tüm okuyucularımı davet etmiştim akabinde Ferrari beni arayıp özürlerini ileterek istediğim renk aracı evimin önüne çekti, ben de bir şans daha tanıyım istedim. Size olan biteni özetledim ama olaylar daha sonra gelişti...

Arabayı bir hafta kadar sürdükten sonra bir sorunun olduğunu anladım ve hemen teknik servise götürdüm aracı. Teknik servis bir şey bulamadıklarını arabanın sağlam olduğu yönünde bilgi verdiler ama inanmadım! Hemen sanayiye Hayri Usta’nın yanına koştum. “ustacım araba 250-300 km/s yapınca içeri ses alıyor bir bakıver” deyince yılların kurdu Hayri Usta kafasını onaylarcasına salladı. Kuvvetle muhtemel durumu tahmin etmişti, bunu yağ ve is ile efektlendirilmiş yüzünden anladım. 30-40 dakika sonra Hayri Usta yanımda bitiverip “bu seri üretimlerde hep aynı sorun var Neo’cum yemişler seni” dedi, “tamam ustacım eyvallah” deyip doğru bir reklamcının yanına koştum. Arabanın arka camına “BU ARABA SIFIR AMA 250-300 KM/S ARASINDA İÇERİ SES ALIYOR!!” diye yazdırıp bizim çırağa emanet ettim, bütün Mersin’i dolaşmasını ve sonra galericiye götürüp satılığa çıkartılmasını tembih etmeyi de ihmal etmedim.

Ağabeyimi arayıp beni sanayiden almasını rica ettim, transporterla gelip beni aldı sağ olsun, oracıklarda bırakmadı…

Ferris Bueller's Day Off

lisedeyken hangimiz okuldan kaçmak için can atmazdık ki?Sabah erken kalkmak zorunda olmak sanırım tüm lise gençliğinin kabusudur.Ferris Bueller kardeşimiz gayet güzel hazırlanmış bir planla okulu ekiyor ve...

Yaşamanın Koşulu

6 ana başlıkta inceleyebiliriz aslında

1. `şanslı olmak`
2. `şanslı olmak`
3. `şanslı olmak`
4. `şanslı olmak`
5. `şanslı olmak`
6. `şanslı olmak`

1. şanslı olmak:

sağlıklı doğmaktır; aksi halde baştan kaybedebilirsiniz.

2. şanslı olmak:

doğru yerde doğmaktır; Somali gibi bir yerde ne kadar yaşayabilirsiniz ki mesela?

3. şanslı olmak:

doğru ailede doğmak; sadece bir kaç adım değil, size çok şey kazandırır.

4. şanslı olmak:

güçlü tarafta yer almak; her manada düşünebilirsiniz din, ırk, düşünce vs vs vs hangisi hakimse o daha eşittir o daha haklıdır.

5. şanslı olmak:

her daim tek parça ve sağlıklı olmak; dış etkenlerden en az derece zarar görmektir.

6. şanslı olmak:

mutlu olmaktır; bazen yaşadığını anlamanın tek yolu budur.

Kısaca yaşamanın koşulu ‘çok şanslı olmak’ tır.

Varsayalım ki bunların sayısal değeri olsun, eğer ki bu saydığım değerlerin çarpımı ‘> 0’ denkliğine sahip birey ben yaşıyorum diyebilir kanımca.

Ter İdmanı

Mahallenin gençleri iftardan sonra evin ordaki sahaya top oynamaya çağırdı.Kıramadım,aralarına
iştirak ettim;fakat Ramazan Ayı'nda aldığımız kilolar başımızı belaya soktu.Özellikle bel bölgesinde toplanan yağlar ani yön değişimlerinde problem yaratıyor.Okullar da açıldı.Tayfayı toparlayıp her hafta yapılacak halı saha maçları ile forma girmek lazım mıdır?Kesinlikle.
Arz ederim...

Yeneceğim sizi fazla kilolar...

17 Eylül 2009 Perşembe

Şef Seattle

"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenilemeyen bir şey olduğunu anlayacak!"

Şef Seattle

Alın Verin Ekonomiye Can Verin

Şu sıralar revaçta olan bu kampanyayı duymayan-izlemeyen kalmamıştır ama ben yine de siz okurlarıma hatırlatayım;

  • Deniz Gökçe- Ekonomist (bakkal)
  • Yaman Törüner - Merkez Bankası eski Başkanı(oyuncakçı)
  • Akın Öngör - WWF Türkiye Başkanı (simitçi)
  • Meliha Okur - Ekonomi Yazarı (çiçekçi)

Kahramanlarımız esnaf rollerine bürünüp toplumumuza alış-veriş yapması yönünde nasihatlerde bulunup, ekonominin sakız, simit, oyuncak ve gül alınarak canlanacağını savunuyorlar. Detayları merak eden okuyucular www.ekonomiyecanverin.com adresinden kampanya reklamlarını izleyebilirler.

Reklamı hatırlattığımıza göre gelelim meselenin can alıcı kısımlarına. Oyuncakçı amcayla başlayalım; amcamız içeriye giren çocuklu müşteriye sanki ne istediğini hissetmişçesine oyuncak gemiyi uzatıyor. Orada bir afalladım, sanırım yılların tecrübesi yahut o oyuncakçının uyguladığı bir uygulama olsa gerek (random oyuncak iteleme uygulaması) diye geçiştiriyorum. Akabinde kadın parayı uzatıyor amcamızın fiş vermemesi de gözümüzden kaçmıyor ve sonra da amcamız başlıyor nasihate… :S reklamın kapanışında ise gelen çocuklara sapıkçasına coşarcasına hitap edişini de kaçırmıyoruz. Çiçekçi ablamız için de diyecek pek çok şey var aslında. Sanki gül satmamak için bağırıyor “almayın çiçeklerimi belanızııı..” der gibi ses tonuna sahip ablacağızımız. Yakınlarından geçen potansiyel müşterilere dikkat ederseniz kafalarını bile çevirmiyor hatta mesafe korumayı abartarak yollarına devam ediyorlar. Yine kapanışta gül almanın ekonomiye getireceği katkıyı anlatmak için terliyor çiçekçi ablamız. Bakkal amca ise sanki bakkalın sahibi değil de orada 10 dakikalığına işini halletmeye giden bakkal sahibinin bıraktığı adam gibi duruyor. Amcamız sakız almamızı öğütlerken bile bir düşünceli, yüzünde ise garip bir mutluluk var ben böle bakkal amca görmedim yahu… Neyse amcamız da klasik sonu dile getirmeyi ihmal etmiyor sakızla dünyaları kurtarıyoruz. Reklamın sonunda ise bilmem ne kaşar geldi diye bağırıyor dışarı doğru ama yüzündeki ifade “gel len kazığımı bir ye de gör” kıvamında :). Simitçi dedemizi de sanki dekor gibi koymuşlar oraya bırakın simit satmayı, hayatında simitçiden simit almış bir hali bile yok. Reklamın sonunda “gevrek” diye bağırırken yüzündeki ifadeye dikkat edin arkadaşlar! Evet o pis sırıtmayı siz de fark ettiniz değil mi? :)

Kahramanlarımızın genel olarak performansı vasatın da altında (siz Amerikalılar ne diyor hmm “sucksss”). Arkadaşım tamam profesyonel oyuncu değilsiniz de içinizde hiç mi amatör ruh yok? Hiç mi gidip bakkal amcadan alışveriş yapmadınız? Hiç mi oyuncakçıya gitmediniz? Hiç mi simitçi, çiçekçi görmediniz ey dünyalı dostlar? Reklam, insanlara o kadar bayat geliyor ki insanlar içindeki mesajı direkt kötü algılıyor. Ben kendi adıma izlediğimde "bunlar bizi aptal yerine mi koyuyor ulan" diyorum. Bir reklam projesi bu kadar mı bayat olur, bu kadar mı kötü satılır kardeşim... Yetkili merci diye sağdan soldan ekonomist, kurumda başkanlık yapmış insanları toparlamak yerine gerçekten bir bakkal, çiçekçi oynatılabilirmiş… neysem..

Gelelim kampanya reklamının verdiği mesaja. Benim anladığım “Bakın bizler yetkili mercileriz. Dediklerimiz bir gram doğru olsaydı şimdi ya simitçi, ya çiçekçi olurduk. Bakın halimize şöyle bir gözümüze bakın biz bile inanmıyoruz, dediklerimize aldanmayın o kadar yüksek yerlere gelip bunları dediğimize biz bile şaşıyoruz. Tuzum var diye seslendiler, biz de salatalıklarımızı aldık geldik hepsi bu yoksa sakız satmayla ekonomi mi düzelir arkadaş…” şeklinde iyimser. Ya da bu ağabeylerimiz ablalarımız cidden ekonomiden zerre çakmıyorlar, o mevkilere şans eseri gelmişler…

Arkadaşım, ekonomi hiç böyle reklam kampanyalarıyla düzelir mi? Tamam Keynes-meynes görmüşsün, para döngüsünün ekonomiyi canlandıracağını akıl etmişsin de milletin cebinde kaç kuruş var bir haber kalmışsın. Sen mevcut kaynaklarını yönlendir halka, onların cebine para girsin akabinde gitsinler sakız, simit alsınlar… Elin ülkeleri vergi indirimleri, kredi olanakları sağlarken sen kampanya diye milleti ebleh yerine koy… Poff içim daraldı ağabeyler. Daha bir şey demiyorum ben.

Bu da kampanyayı tii’ye alan amatör bir çalışma. Bu çocuğun ismini bir yere not alsın bu ekonomistler:)